
Fatih Altaylı'dan Şok Savunma: Tehdit Değil, Tarihi Bilgi!
Gazeteci Fatih Altaylı, "Cumhurbaşkanına tehdit ve hakaret" suçlamasıyla gözaltına alınmasının ardından verdiği ifadeyle gündeme bomba gibi düştü. Altaylı, sözlerinin tarihi bir bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini ve herhangi bir tehdit içermediğini savundu. Peki, Altaylı'nın ifadesinde neler vardı? İşte detaylar...
Altaylı'dan Savcılık İfadesinde Şok Sözler
Fatih Altaylı, savcılık ifadesinde, sözlerinin kendisine ait olduğunu kabul etti ancak Cumhurbaşkanını tehdit veya hakaret etme kastının olmadığını vurguladı. Altaylı, "Söz konusu yayın ve cümleler bana aittir. Ancak Cumhurbaşkanını ne tehdit ne de hakaret kastım vardır. Bu sözlerim bir tarihsel perspektif içindeydi ve tamamen kamuoyunu bilgilendirme amacı taşıyordu" dedi.
Altaylı, ifadesinde bir kamuoyu araştırmasından yola çıkarak yaptığı değerlendirmede Türk halkının siyasal iradesini sandık yoluyla kullanma geleneğine sahip olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanlığı sistemine dair anayasa değişikliği ihtimaliyle ilgili yapılan bir anketi yorumladığını söyledi. Altaylı “Türk halkının, herhangi bir kişiye kendi denetimi dışında üst düzey görev verme konusunda isteksiz olduğunu söyledim. Bu, Tanzimat’tan beri süregelen bir siyasal tutumdur. Padişahlık döneminde bile Cuma selamlıklarında halkın eleştiride bulunduğu tarihi bir gerçektir. Bu tür tarihsel bilgileri daha önce Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu gibi uzmanlarla da defalarca tartıştım.” dedi.
"Tehdit Aklımın Ucundan Bile Geçmez"
Altaylı, açıklamasının hiçbir yerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik doğrudan ya da dolaylı bir tehdit veya hakaret bulunmadığını kaydederek, "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı şahsen tanırım. Kendisine yönelik böyle bir tehdit aklımın ucundan dahi geçmez. Eleştiri hakkımı her zaman kullandım ama asla tehdit etmedim" ifadelerini kullandı.
Savcılığın sevk yazısına da atıfta bulunan Altaylı, Türk Ceza Kanunu’nun 310/2. maddesinin uygulanabilmesi için somut bir tehdit veya hakaret kastı olması gerektiğini, oysa kendi açıklamasında böyle bir durumun bulunmadığını söyledi. Altaylı, "Söz konusu konuşmanın giriş cümlesi bile ‘Türk halkı sandığı sever’ olmuştur. Bu, demokrasiye inancımızın göstergesidir. İddia edilen suçun unsurları oluşmamıştır. Bu nedenle hakkımda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesini talep ediyorum" dedi.
Altaylı'dan Meslek İlkelerine Vurgu
Fatih Altaylı, 45 yıllık gazetecilik kariyerinde hiçbir vatandaş için bile tehditte bulunmadığını, bu suçlamaların meslek ilkeleri ve kişisel tutumlarıyla bağdaşmadığını dile getirdi. Altaylı'nın ifadesinin tamamı şöyle:
- "Söz konusu yayın ve cümleler bana aittir, ancak Cumhurbaşkanını ne tehdit ne de hakaret maksadım vardır."
- "Bir araştırma şirketinin yapmış olduğu ankette vatandaşlara Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kaydı Hayat şartı ile Cumhurbaşkanlığı yapmasına onay verip vermedikleri sorulmuş, vatandaşların yüzde yetmişi de böyle bir Anayasa değişikliğine onay verip vermeyeceklerini söylemişti."
- "Bende bu konu ile ilgili yorumumda Türk halkının Tanzimat’tan bu yana oy kullanarak Devlet yönetiminde etkin olmayı sevdiğini ve benimsediğini ve herhangi bir kişiye kendi isteği ve denetimi dışında Devlette üst düzey görev yapma iznini peşinen vermekten hoşlanmadığını söyledim."
- "Ve Türk Halkının kendini yönetenlere karşı her zaman eleştirisel bir tutum takınabildiğini Padişahlık döneminde bile Cuma selamlıklarında Padişahları eleştirdiğini tarihe meraklı bir AFYONCU gibi yakın tarihimiz üzerine uzman bilim insanları ile de defalarca televizyonlarda entelektüel kimliğimle ifade ettim."
- "Açıkçası bu tarihi bilgilerden mevcut Cumhurbaşkanına bir tehdit algısı çıkabileceği aklımdan dahi geçmezdi."
Olayın Ardından Gelişmeler
Fatih Altaylı'nın ifadesi sonrası, konuyla ilgili hukuki süreç devam ediyor. Altaylı'nın avukatları, müvekkillerinin suçsuz olduğunu ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesini talep ettiler. Olayın siyasi ve hukuki yankıları ise sürmeye devam ediyor.
Fatih Altaylı'nın gözaltına alınması ve ardından yaptığı bu çarpıcı savunma, Türkiye'de ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Olayın nasıl sonuçlanacağı ve Türk siyasi hayatına etkileri merakla bekleniyor.