Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in Suriye'ye yönelik gerçekleştirdiği son saldırılara sert tepki göstererek, bu eylemlerin Tel Aviv yönetiminin "çatışmadan beslenen" dış politika anlayışının bir yansıması olduğunu belirtti. Bakanlık, İsrail'in bölgedeki yayılmacı politikalardan vazgeçmesi gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye'den Kınama ve Uyarı
Bakanlık tarafından yapılan yazılı açıklamada, İsrail'in Suriye'deki saldırıları şiddetle kınanarak, bu tür eylemlerin bölgesel istikrarı ciddi şekilde tehdit ettiği vurgulandı. Açıklamada, "İsrailli bakanların ülkemize yönelik provokatif beyanları, içinde bulundukları ruh halinin yanı sıra fundamentalist ve ırkçı İsrail hükümetinin saldırgan ve yayılmacı politikalarını yansıtmaktadır" ifadelerine yer verildi. Bu tür açıklamaların, İsrail'in bölgedeki gerginliği tırmandırma çabalarının bir parçası olduğu belirtildi.
İsrail'in Bölgesel Tehdit Oluşturduğu Vurgusu
Açıklamada, İsrail'in Türkiye'yi hedef alan açıklamalarının, Gazze'de işlenen soykırımı, Filistin halkına yönelik saldırıları ve yayılmacı politikaları örtbas etmeye yetmeyeceği belirtildi. İsrail'in bölge güvenliği açısından "en büyük tehdit" olduğu ve "stratejik destabilizatör" olarak kargaşaya neden olduğu ifade edildi. Ayrıca, İsrail'in terörü beslediği de vurgulandı.
Uluslararası Topluma Çağrı
Dışişleri Bakanlığı, uluslararası topluma İsrail'in artan saldırganlığına engel olma sorumluluğunu üstlenme çağrısında bulundu. Açıklamada, bölgede güvenliğin tesisi için İsrail'in öncelikle yayılmacı politikalarından vazgeçmesi, işgal ettiği topraklardan çekilmesi ve Suriye'de istikrarın tesisine yönelik çabaları baltalamayı bırakmasının önemi vurgulandı.
İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırıları ve Türkiye'ye yönelik provokatif açıklamaları, bölgedeki gerginliği daha da artırma potansiyeli taşıyor. Türkiye'nin bu konudaki kararlı duruşu ve uluslararası topluma yaptığı çağrılar, bölgedeki barış ve istikrarın sağlanması açısından büyük önem taşıyor. İsrail'in bu politikalardan vazgeçmemesi halinde, bölgedeki çatışma riskinin daha da artabileceği ve bunun tüm bölge ülkeleri için ciddi sonuçlar doğurabileceği unutulmamalıdır.