Diyarbakır Barosu İnsan Hakları Merkezi, hasta mahpusların durumuna dikkat çekerek, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nda (TMK) değişiklikler yapılmasını talep etti. Baro, bu konudaki öneri ve değerlendirmelerini Adalet Bakanlığı, TBMM ve meclisteki siyasi partilere sundu. Yapılan açıklamada, hasta mahpuslara yönelik yasal iyileştirmelerin sadece bireysel haklar açısından değil, aynı zamanda Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözümüne de katkı sağlayacağı vurgulandı.
Hasta Mahpusların Sağlık Hakkı İhlalleri
Diyarbakır Barosu, hasta mahpusların sağlık haklarının yanı sıra yaşam hakkı, insanlık dışı muamele yasağı ve adil yargılanma gibi temel haklarının da mevcut mevzuat ve uygulamalar çerçevesinde sistematik olarak ihlal edildiğini belirtti. Bu ihlallerin başında keyfi uygulamalar, bağımsız sağlık değerlendirmelerinin yok sayılması, infaz erteleme ve koşullu salıverme imkanlarının sınırlandırılması gibi pek çok yapısal sorun geliyor ve bu durum hasta mahpuslar açısından geri dönülmez sonuçlara yol açıyor.
Baro, yetkili kurumları acil ve etkili, insancıl ve evrensel hukuk kurallarına riayet eden yasal düzenlemeleri hayata geçirmeye davet ederek, yapılmasını öngördüğü iyileştirmeleri "Hasta Mahpuslara Yönelik Yasal Düzenleme Çağrısı" başlıklı 5 sayfalık raporda topladı.
TMK'nin Koşullu Salıverilme Üzerindeki Etkisi
Diyarbakır Barosu raporunda, hasta mahpusların salıverilmeleri önündeki en büyük engelin Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) koşullu salıverilmeyi düzenleyen 17. Maddesinden kaynaklandığı üzerinde duruldu. Buna göre, "terör suçları"ndan hükümlü olan kişilere yönelik özel infaz ve yargılama usullerini düzenleyen TMK 17. Maddeyle TMK kapsamında ceza alanlar, infaz yasasında yer alan kimi haklardan istisna tutuluyor. Baro, TMK 17. Maddesinin hasta mahpuslar açısından doğurduğu engelleri şu şekilde sıraladı:
- Bu maddeye dayanılarak, hasta mahpuslar koşullu salıverme, infazın ertelenmesi, denetimli serbestlik gibi düzenlemelerden yararlandırılmamaktadır.
- Ağır hastalığı olan ya da tek başına yaşamını sürdüremeyen bir kişinin infazının ertelenmesi mümkün değilse, bu “yaşarken ölüm cezası”na dönüşmektedir.
- “Toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturabileceği” gibi muğlak gerekçelerle bu kişilerin hapishanede tutulması, hem insan onuruna aykırıdır hem de Anayasa’nın 17. maddesi ile güvence altına alınan “yaşama hakkı”nı ihlal etmektedir.
- İnfaz Kanunu’ndaki diğer mahpuslara tanınan sağlık temelli hakların TMK hükümlülerine tanınmaması, açıkça ayrımcılıktır. Bu durum hem Anayasa'nın eşitlik ilkesine hem de AİHS’nin 14. maddesine (ayrımcılık yasağı) aykırıdır.
- Mahpusun iyileşmesi veya hayatta kalması için gerekli sağlık hizmetlerinin sağlanamaması, işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmelidir.
TMK 5. ve 17. Maddeleri İptal Edilmeli
Diyarbakır Barosu, raporunun "Sonuç ve Öneri" bölümünde, TMK 5. madde nedeniyle cezaların artırılmasının hasta mahpusların yaşam süresi ve tedaviye erişimi açısından hayati riskler doğurduğunu, TMK 17. maddenin ise hasta mahpusların infazda insani ve hukuki standartlardan yararlanmasını engelleyerek hukuki eşitliği ortadan kaldırdığını belirtti. Bu nedenle, özellikle hasta mahpuslar açısından TMK 5 ve 17. maddelerinin derhal yürürlükten kaldırılması gerektiği sonucuna ulaşıldığı vurgulandı.
Diyarbakır Barosu'nun bu çağrısı, Türkiye'deki ceza infaz sisteminin insan hakları standartlarına uygun hale getirilmesi ve adil bir ceza rejiminin kurulması adına önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Baro, ceza infaz sisteminin insan hakları standartlarına uygun hale getirilmesi, adil ve ayrımcılıktan uzak bir ceza rejiminin kurulması amacıyla raporda ayrıntılı şekilde sundukları kanun değişikliklerinin hayata geçirilmesini talep etti.