Enis Batur'un son kitabı "Gönderilen: Enis Batur", edebiyat dünyasının perde arkasını aralayan, 45 yıllık bir mektuplaşma serüvenini gözler önüne seriyor. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanan bu eser, 33 yazarın Enis Batur'a gönderdiği 147 mektubu içeriyor. Bu mektuplar, sadece kişisel iletişimlerin ötesinde, yayıncılık tarihine ışık tutan önemli birer belge niteliği taşıyor.
Mektupların Gizemli Dünyası
Kitabın editörü Rûken Kızıler'in "Sunuş" yazısında belirttiği gibi, ilk mektup Yusuf Atılgan'dan gelirken, son mektup Ferit Edgü'den. Bu zaman dilimi, Türk edebiyatının önemli bir dönemine tanıklık ediyor. Enis Batur'un Oluşum, Yazı, Gergedan gibi dergileri çıkarırken ve YKY'nin yayın yönetmenliğini yaparken edebiyatçılarla kurduğu ilişkiler, bu mektuplar aracılığıyla daha yakından incelenebiliyor. Bazı mektupların orijinal fotoğraflarının da eklenmesi, esere ayrı bir değer katıyor. Ancak, tüm mektupların özgün biçimlerinin görülebilmesi, okuyucular için daha da tatmin edici olurdu.
Kitapta yer alan mektuplar arasında İlhan Berk, Ece Ayhan ve Bilge Karasu gibi önemli isimlerin yazıları bulunuyor. Ancak, Orhan Pamuk'un mektuplarının kitapta yer almaması dikkat çekiyor. İhsan Yılmaz'ın Hürriyet'teki yazısında belirtildiği gibi, Pamuk, mektupların mahremiyet ilkesi gereği yayımlanmasını istememiş. Bu durum, edebiyat dünyasının hassas dengelerini ve kişisel tercihlerin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Edebiyatın Dedikoduları ve Daha Fazlası
Mektuplar, sadece edebi tartışmaları değil, aynı zamanda yayın dünyasının magazin sayılabilecek dedikodularını da içeriyor. Ece Ayhan'ın bir dizesindeki yanlış okuma sonucu ortaya çıkan bir kelime, Hilmi Yavuz'a yapılan göndermeler gibi detaylar, okuyucuyu edebiyatın renkli ve canlı dünyasına çekiyor. Ahmet Oktay'ın gazetelerin sanat sayfalarını kitlelere açabilmenin tek yolunun konuları vulgarize etmek olduğu yönündeki tespiti, Can Alkor'un Yahya Kemal'in cehennemi olmadığı için çağdaş şair sayılamayacağı yönündeki değerlendirmesi, Feyyaz Kayacan'ın günlüğün gece yazılması halinde "gecelik" mi denileceği sorusu gibi ilginç notlar, mektupların sadece bilgi değil, aynı zamanda eğlence de sunduğunu gösteriyor.
Leyla Erbil'in haksızlığa karşı duyarsızlaşmaya yönelik eleştirisi, Mustafa Irgat'ın oğullarına Yunus adını vermesi, Nermi Uygur'un Ankara'daki hava kirliliğine dikkat çekmesi, Nuri Pakdil'in Enis Batur'a gönderdiği zarif iğnelemelerle dolu mektubu gibi detaylar, mektupların sadece edebi değil, aynı zamanda insani yönünü de ortaya koyuyor.
Sonuç
Enis Batur'a gönderilen bu mektuplar, Türk edebiyatının 45 yıllık dönemine ışık tutan, yazar-yayıncı ilişkilerini, edebi tartışmaları ve kişisel sırları içeren zengin bir kaynak niteliği taşıyor. Kitap, edebiyatseverler için kaçırılmaması gereken bir eser olarak öne çıkıyor. Edebiyatın gizli dünyasına yapılan bu yolculuk, okuyuculara unutulmaz bir deneyim yaşatıyor.