
Köprülü Kütüphanesi'nin Sırları: Define Dolu Viraneler!
Süheyl Ünver, Divanyolu'ndaki muayenehanesinden fırsat buldukça Köprülü Kütüphanesi'nin tozlu raflarına sığınır, yazma eserlerin sayfaları arasında kaybolurdu. O zamanlar, bu notların bir gün yeni bir kitap olacağını hayal etmiş miydi bilinmez. Ünver'in ilgisini çeken, yazma eserlerin kenarlarında, köşelerinde birikmiş binlerce kayıt, okunmamış satırlar, unutulmuş detaylardı. Onun için her bir not, keşfedilmeyi bekleyen bir sırdı.
Köprülü Kütüphanesi'nin Gizemli Dünyası
Ünver, Köprülü Kütüphanesi'nde 45 günde tam 116,5 saat geçirerek, incelediği eserlerle ilgili fişler tuttu. Bu fişleri iki cilt defterde toplayarak "Köprülü Kütüphanesi Esrârı" adlı eserini oluşturdu. 1700 adet olduğu bilinen bu fişlerin bir kısmı, günümüzde Süleymaniye Kütüphanesi'nde saklanmaktadır. Ünver'in asıl ilgisini çeken, yazma eserlerin içeriğinden ziyade, okuyucuların bıraktığı notlardı. Kimsenin önemsemediği bu notlarda, ciddiye alınıp alınmayacak bir özellik olup olmadığını merak ediyordu.
Sami Arslan'ın hatırlattığı gibi, Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın meşhur sözüyle "Harâbât ehlini hor görme zâkir, defîneye mâlik vîrâneler var" sırrını keşfetmişti. Yazma eserlerin etrafındaki notları Köprülü Kütüphanesi Esrârı'nda bir araya getirerek, fotoğraf ve çizimlerle de kitabını zenginleştirdi. Bu kitapta, kitap ve cilt sanatları, kitap sevgisi, Mısır, Suriye ve Osmanlı coğrafyasındaki kütüphaneler, Anadolu'nun hattat ve âlimleri, İstanbul semtleri, tıp tarihi, eski Yunan filozofları, Müslüman felsefecilere dair bilgiler ve bunlara atfedilen sözler yer almaktadır.
Osmanlı âlimlerinden bazıları, tasavvuf ve felsefe ile ilgili bilgiler, tarih düşürme beyitleri, şiir alıntıları da bu notlar arasında bulunuyor. Bu eser, sadece meraklı bir okurun yazmaların kenarlarındaki notları derlemesinden ibaret değil. Ünver, derlediği malzemeyi titizlikle inceleyerek, tarih ilminin istifade edeceği hale getirecek müdahalelerde bulunuyor.
Süheyl Ünver'in Mirası
Eserin devamında, 12 Eylül 1981'de kaleme alınmış Süheyl Ünver imzalı bir önsöz ile karşılaşıyoruz. Ünver, burada 1935'ten 1955'e kadar Divanyolu'nda kiraladığı bir odada hasta baktığını ifade ederek sözlerine başlıyor. Köprülü Kütüphanesi'nin hemen yanı başında olması, onun için büyük bir fırsattı. Muayenehanenin sakin vakitlerinde, bazen yarım gün bazen bir-bir buçuk saat kütüphaneye geçer, Türkçe, Arapça, Farsça yazmalardan metin dışı kayıtları toplardı. Ünver, yazmalardaki resimli, minyatürlü, tezhipli sayfaların da bir suretini çıkarırdı.
Ünver'in bu defterleri hazırlamasında yardımını gördüğü birçok önemli şahsiyet bulunuyor. Bu isimleri hatırlamak, bir dönemin münevver zümresini anmak adına büyük önem taşıyor. Kütüphanede çalıştığı gün sayısını (45 gün),burada geçirdiği saatlerin toplamını (116,5 saat),hazırlanan fişlerinin adedini (1700) dahi titizlikle kaydediyor.
Peki, Ünver bu kadar zahmete neden katlandı? Kütüphanelerde tetkiklerim esnasında fihriste bakarak kitap istemek âdetim yok gibidir. Tetkik etmek istediğim bahsin kitaplarını sırayla getirtir, tetkik ederim. Bu suretle ben Selçuk kütüphanelerini, Selçuk tarzında tezhip tipini meydana çıkardım ve şu iddiayı ortaya attım: Orta zaman Türk âlimleri, şimdi ulu bir dil olan Süryaniceyi bugün yaşayan Latince gibi tetkiklerinde Yunanca gibi esas tutmuşlar ve misaller almışlardır. (.) Bu kitapları tetkik ederken başka bir gaye takip etmiyorum. İşbu notları kitaplara yazarlar. Bu notlar ekseriya metinlerle alakadar değildir. Bunlar kitabiyata çok yarar. Bunlar şimdiye kadar toplanmamıştır. En baş sahifelerdeki temellük kitabeleri, eski kütüphanesine ait tezhipler ve kitabesi kezâ işaret edilmemiştir. Fihristlerde müzehhep diye bazen kaydeder. Bunların çok eskileri vardır. Fihristlerle bulunamaz. Bunları birer birer elden geçirmek lâzımdır diye kütüphaneleri böyle tetkike savaşırım? Benim ömrüm ve daha yüzlerce vatanperver Türk genci bunu bitiremez. Zira elden geçecek böyle kitaplar yüz binleri çok aşar. (.) Her bir kitap bende çok ayrı intiba bırakıyor. Onları heyecanla açıyorum. Her kitap bana esrârını tevdi etmiyor ama mutlaka bir noktasına müstefit oluyorum.
Süheyl Ünver'in bu eseri, İstanbul'un özellikle kültür hayatına katkı sağlayacak nitelikteki bilgileri içeriyor. Örneğin, İstanbul'un fethinden sonra yapılan Mahmud Paşa Medresesi'nde bir kütüphane kurulduğu, Köprülü'deki kitaplardan birinin baş sayfasındaki mühürden tespit edilebiliyor. Eyüp Sultan semti hakkında "Kim ki esmâ çekerek nâil olur mahbûba / Yâ Vedûd İskelesi'nden yanaşılır Eyyûb'a (ferd)" diyerek bir beyit de kaydediliyor. İstanbul'un fethine düşülen tarihler de bu kısımda sıralanıyor. İstanbul sarayları, medreseleri, yangınları, İstanbul'da tarihî vukuat gibi pek çok başlık yer alıyor. Mesela kütüphaneye kayıtlı (Asım Bey, nu: 120) bir esere şöyle not düşülmüş: "1181 (1767) senesi Muharremu'l-harâm'ın 16. günü yevm-i Cumartesi sebillere kar vaz' olunmuştur, gaflet olunmaya."
Bu değerli eserin kültür hayatımıza kazandırılmasında yayıma hazırlayan Sami Arslan ve editör Gülbün Mesara'nın büyük gayretleri olmuştur. Köprülü Kütüphanesi Esrârı'nın dijital kopyasına, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı'nın internet sitesinden ulaşmak mümkündür. Hac deyince dediler ki Suskunluğun ve yazının ustası: Kâmil Doruk
Süheyl Ünver'in Köprülü Kütüphanesi'nde keşfettiği bu define, geçmişin izlerini günümüze taşıyor. Yazma eserlerin kenarlarındaki notlar, sadece birer karalama değil, aynı zamanda birer tarih şahidi. Bu notlar sayesinde, Osmanlı âlimlerinin düşüncelerine, İstanbul'un sosyal hayatına ve kültürel zenginliğine ışık tutuluyor. Köprülü Kütüphanesi Esrârı, okuyucularına geçmişle bugün arasında köprü kurma fırsatı sunuyor ve onları tarihin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor.